M. Ali KAYA
Erkeğin kadın üzerindeki hakları kadının erkek üzerindeki haklarından çok daha fazladır ve çok daha önemlidir. Her şeyden önce evin ve ailenin reisi baba makamında olan erkektir. Yüce Allah “Erkekler kadınlara hâkimdirler. Çünkü yüce Allah bazılarını bazılarına üstün yaratmıştır. Bunun sebebi erkeklerin kazançlarından ve mallarından hanımlarına infak etmelerinden dolayıdır. Bunun için iyi kadınlar kocalarına itaat eden kadınlardır. Onlar Allah’ın kendilerine korunmasını istediği namuslarını korurlar” (Nisa, 4:34.) buyurarak erkeklerin geçimlerini sağladıkları ailelerinin reisi durumunda olduğunu ve kadınların da bundan dolayı erkeklerine itaat ile mükellef olduklarını belirtmektedirler.
İslam bilginleri kadınların ailenin nafakasını temin etmek ve geçimini sağlamakla mükellef olmadıklarını belirtmişlerdir. Ailenin nafakası erkeğin üzerine hak ve vazife olarak yüklenmiştir. Kadınlar ayrıca toplumsal ibadetlerle mükellef değillerdir. Görevleri hayat-ı içtimaiyeye aktif şekilde katılmak değildir. İhtiyari olarak yapanlara bu işler yasaklanmamıştır; ama bir vecibe olarak mükellef de tutulmamışlardır. Çalışabilirler, ticaret yapabilirler; ama mecbur değillerdir. Cuma namazı, cenaze namazı, bayram namazı ve cihad gibi dinin pek çok hükümleri ve ibadetleri ile mükellef değillerdir. Ancak bu ibadetleri farz ve vacip olarak değil, nafile nevinden yapmalarında bir sakınca yoktur.
Kadının vazifesi evini idare etmek, çocuklarının ve ev reisinin hizmetini görmektir. Bu vazifelerini yaptıkları zaman Allah’a karşı vazifelerini de yapmış olurlar. Nitekim peygamberimiz (sav) “Kadının cihadı kocası ile iyi geçinmek ve hizmetini yapmasıdır” buyurmuşlardır. Yine “Bir kadın namazını kılar, orucunu tutar ve kocasına itaat ederse cennete girer” (Buhârî, Miskat, 2:202) buyurmuşlardır. Bir sahabe peygamberimize hanımının kendisine çok iyi davrandığını ve güzel sözlerle onun hoşnutluğunu kazandığını” söyleyince “hanımına selamımı söyle ve kendisine bu davranışı ile yarı şehit sevabı kazandığını müjdele” buyurmuşlardır. Erkeğini memnun ve kendisinden razı eden kadın cennete girer. Nitekim peygamberimiz (sav) “Kocası kendisinden memnun ve razı olarak ölen kadın cennetliktir” buyurmuşlardır.
Dinimiz kadının ziynet eşyalarını takmasını hoş karşılar ve hatta teşvik eder. Bu nedenle İmam-ı Şafii’nin içtihadına göre kadının ziynet olarak taktığı takılarına zekât düşmez.” Ancak İmam-ı Azam’a göre 90 gramdan fazla olan ziynet eşyası zekâta tabidir. Nitekim bundan fazlası ziynet olmaktan çıkar “kenz” yani biriktirmeye dönüşür; dolayısıyla, sermaye olarak biriktirdiklerine zekât düşer. Ancak kadınların ziynet ile fazla meşgul olarak Allah’a karşı ve ailesine karşı vazifelerini ihmal etmesi hoş karşılanmaz. Nitekim peygamberimiz (sav) miraca çıktığı zaman cennet ve cehennem kendisine gösterilmiştir. “Cennette kadınların sayısını az gördüm. Sebebini sordum. Onların kocalarına nankörlük etmeleri, çocuklarını zayi etmeleri ve dünya ziynetleri ile meşgul olarak görevlerini ihmal etmeleri sebebiyle cennetten mahrum kaldıkları cevabını aldım” buyurmuşlardır.
Kadının gerçek ziyneti suretinden çok siyreti, yani güler yüzü ve güzel ahlakıdır. Kadın kocasına elinden geldiği kadar güler yüzle davranmalı, sevgi göstermeli, dili ile onu incitmemelidir. İnsanın güzelliği yüzünde ve simasında değil, kalbinde ve dilindedir. Bu nedenle yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Güzel söz söyleyin” (Bakara, 2:235) emreder. “Ceza amel cinsinden olduğu için” Peygamberimiz (sav) “Yüce Allah kocasına dili ile eziyet eden kadına kıyamette diline azap edeceği ve kocasını hor gören ve kötü gözle bakan kadını başı kesik ve bedeni parçalanmış hale getirerek azap edeceğini” bize haber vermiştir.
Bir kadının kocasına “Senden hiçbir hayır görmedim. Benim hayatımı ve ömrümü çürüttün” diyerek küfran-ı nimette bulunması günahların büyüklerinden sayılır. Sonuçta hayatı bize veren yüce Allah kaderimizi belirleyerek takdir-i ilâhi olarak birlikteliği irade etmiştir. Evlilik akdi olan nikâh akdi bu bir sözleşmedir. Varlıkta ve darlıkta, iyi günde ve kötü günde birbirine destek olmak ve yardımcı olmak, teselli verip almak ile bu birliktelik devam eder. Her şeyden önce kadere teslim ve kazaya rıza gerekir. Kanaat, rıza, sabır ve teselli ibadetlerin en büyüklerindendir. Aksi ise küfran-ı nimet, sabırsızlık, kanaatsizlik ve kaderi tenkittir. Kaderi tenkit eden başını örse vurur kırar. Kadere razı olan ise ahrette ebedi saadet ve Allah’ın rızası ile mukabele görür. Kadınlar kanaatkâr ve sabırlı olurlar, namazlarını kılarlar ve kocalarına iyi davranırlarsa cennete gireceklerini peygamberimiz (sav) haber vermiştir. Peygamberimiz (sav) “Kocanın hanımı üzerindeki hakkı, benim sizin üzerinizdeki hakkım gibidir. Kocasının hakkını gözetmeyen Allah’ın hakkını gözetmemiş olur” buyurmuşlardır.
Bir gün Hz. Fatıma (ra) “Kasıtsız söylediğim bir sözden dolayı Ali bana kızdı ve kapıyı çarpıp gitti” dedi. Peygamberimiz (sav) “Kızım bilmez misin, Allah’ın rızası kocanın rızasına bağlıdır. Kocasının rızasını arayan kadına ne mutlu! Ne mutludur o kadın ki, daima kocasının rızasını arar ve kocası kendisinden razı olur. Kadınların en değerli ibadeti kocasına itaat etmesidir. Erkek hanımından razı olunca o kadın istediği kapıdan cennete girmeye hak kazanır. Kocasını üzen kadın razı edene kadar Allah-ü Teâlâ’nın lanetinde olur” buyurdular.
Kadınların kocalarından başkaları için süslenerek evlerinden çıkmaları caiz değildir. Allah erkeği ve kadını birbirleri için yaratmıştır. Birbirleri dışında şehvet duyması asla caiz olmaz. Evli olmayan erkeğin ve kadının birbirlerine avret olan yerlerine bakmaları asla caiz olmaz, haram olan büyük günahlardandır.
Erkek ailesinin geçimini sağlamakla mükellef olduğu için kadının nafaka hakkı vardır. (Nisa, 4:34) Nafakasını üzerine yüklediği erkeğe saygı duymak, hürmet etmek ve itaat etmek de erkeğin kadını üzerindeki hakkıdır. Her zaman “veren el alan elden üstündür.” Bu durumu kabul etmek ve gereğini yapmak da ehl-i faziletin işidir.
Yine erkeklerin kadınlarına iyi davranması ve onlarla iyi geçinmesi gerekir. Yüce Allah “Kadınlarla iyi geçininiz. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa sabredin. Sizin hoşunuza gitmeyen hususlarda da Allah’ın onda sizin için birçok hayır takdir etmiş olabilir” (Nisa, 4:19.)
Erkeğin evde idareci olması evini ve ailesini yönetmesi bu yetkisini kötüye kullanarak zulüm ve haksızlık yaparak kötüye kullanamaz. Her yerde olduğu gibi ailede de reisin adil olma şartı vardır. Üstünlük takvaya göredir. İdarecinin takvası ise hizmetidir. Nitekim peygamberimiz (sav) “Bir kavmin efendisi ona hizmet edendir” buyurarak hizmeti efendiliğin ve idareciliğin ön şartı saymıştır. Nitekim Hz. Ömer (ra) “İyi idareci maiyetindekilerin kendisinden memnun olduğu idarecidir. Kötü idareci bunun tersidir” dediği meşhurdur. Bu nedenle peygamberimizin (sav) “Erkeğin hayırlısı hanımına iyi davranandır” (Buhari, Nikâh, 43; Müslim, Fezail, 68.) hadis-i şerifi gereği hayırlı bir insan olur.
Erkeğin vazifesi aileyi iyi yönetmek ve ailenin dirlik ve düzenini korumaktır. Aile huzurunu, dirlik ve düzenini bozulmaktan muhafaza etmek için elinden gelen her türlü gayreti göstermesi gerekir. Kadına da sosyal hayatta meşru dairede yeteneklerine uygun çalışma ve katkı sağlama fırsatı tanımalıdır. Bilhassa dini ve ilmi çalışmalarına ve kendisini geliştirmesine imkân ve fırsat verilmeli ve bu konuda yardımcı olunmalıdır. (Buhari, İlim, 36.)
Kadınların kalıtımsal olarak doğuştan getirdiği karakter yapısına, hissi ve duygusal yönüne ve belli bir yaştan sonra ailesinden ve çevresinden gelen alışkanlıklarının ve huylarının evlilikten sonra tamamen değişmesinin mümkün olmadığına dikkatimizi çekmek için peygamberimiz (sav) “Kadın eğe kemiğine benzer. Onu tam doğrultmaya kalkarsanız kırarsınız. Onu bu haliyle kabul ederseniz mutlu olursunuz” (Buhari, Nikâh, 79.) buyurmuşlardır.
“Sizin en hayırlınız ailesine karşı en iyi davranandır” (Tirmizi, Rada’, 11; İbn-i Mace, Nikâh, 50.) buyuran peygamberimiz (sav) kadınlara iyi davranma konusunda tavsiyelerde bulunmaktadır. Erkeğine karşı isyan etmeyen ve namusuna leke getirmeyen kadınlara el kaldırılmayacağını, yanlışlarından dolayı nasihat edilmesi gerektiğini ancak fayda sağlanmadığı zaman terbiye amacıyla hafifçe vurulabileceği de Kur’ân-ı Kerimin tavsiyesidir. (Nisa, 4:34.) Çünkü insan fıtratı farklıdır, asil olan yanlış yapmaz; ama yanlış yapanlardan bazıları sözden alır, bazıları ise ancak tekdirden anlar.
Erkeğin Hanımı Üzerindeki Hakları
Erkeğin hanımı üzerindeki hakları çok fazladır. Nitekim peygamberimiz (sav) “Kadın kocasının üzerinde kan ve irin çıksa ona hizmet etmek için onları yalayarak temizlese hakkını eda edemez” (Tirmîzî, 1159; İbn Hibbân, 1291; Beyhakî, 7:291) buyurmuşlardır.
Kadının dini vazifesi namaz, oruç, namusunu korumak ve kocasına itaatidir. Bu üçünü yaptığı zaman cennet ona vacip olur. Nitekim peygamberimiz (sav) “Kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına itaat ederse; ona ‘Cennetin hangi kapısından istersen gir’ denilir” (İbn-i Hibban, 4163) buyurarak bu vazifelerini saymıştır.
Hak ve vazifeler iki nevidir. Birincisi tadat edilen vazifelerdir. İkincisi ise sayılmayan ve sayılan vazifelerin yapılması için gerekli olan görevlerdir ki bunları asiller söylenmeden yaparlar, asil olmayanlar da kendilerine hatırlatıldığı zaman yapmak durumundadırlar. Bu manada erkeğin hanımı üzerindeki haklarını şöyle sıralayabiliriz:
1. Meşru, helal dairesindeki isteklerine itaat etmesi: Bunların bir kısmı dinin yüklediği vazifeler, bir kısmı ise kocanın kendisinden istekleridir. Aile huzuru aile içinde uyumun olmasına bağlıdır. Bu uyum ise karşılıklı rıza ve itaat ile sağlanır. Peygamberimiz (sav) “Kuşkusuz eşler sizin cennet ve cehenneminizdir” (Nesâî, Uşre, 106; Hâkim, 2:189; Beyhakî, 7:291; Ahmed, 4:341) buyurmuşlardır. Hayırlı kadını da “Emrettiği zaman itaat eden, baktığı zaman mutluluk veren ve ayrı olduğu zaman namusunu ve malını koruyandır” (Nesai, 6:68) buyurarak iyi bir eşin güzel vasıflarını saymıştır.
Ancak kadının kocaya itaati meşru olan isteklerinedir. Gayr-i meşru olan isteklere itaat dinen de caiz olmaz. Zira bu kişiyi Allah’a isyana zorlar. “Allah’a isyan olan bir konuda kula itaat edilmez; itaat ancak maruf olanadır.” (Buhari, Ahkam, 1; H. No: 7257; Müslim, 1840.)
2. Kadının kocasını izni ve rızası olmadan evinden çıkmaması: Herhangi bir ziyaret, alışveriş ve gezi için çıkacağı zaman eşine haber vermesi ve iznini alması gerekir. Herhangi bir işte çalışması ancak kocasının iznine bağlıdır. Kocası müsaade etmediği zaman çalışması meşru olmaz. Nitekim yüce Allah kadınlara hitaben “Tertemiz ve namuslu olmak isterseniz, evlerinizde vakarla oturun, cahiliye kadınları gibi açılıp saçılarak, ziynetlerini takarak ve kırıtarak gösteriş için dışarılarda dolaşmayın. Namazınızı kılın, zekâtınızı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin” (Ahzab, 33:33.) buyurarak kadınların yerlerinin evleri olduğunu belirtmiştir. Kadının kocasından habersiz evinden çıkarak çarşı-pazar dolaşması ve başına buyruk yaşaması kocasına ve Allah’a itaatsizlik sayılır ve İslam bilginlerine göre dünyevi ve uhrevi cezayı hak eder. (Feteva, 32:281.)
3. Kocasının izni ve rızası olmayan kimseleri evine almaması: Ev reisi ve sahibi koca olduğu için evini onun razı olmayacağı kimselere açması caiz olmaz. Nitekim peygamberimiz (sav) erkeklere hitaben “Sizin hanımlarınız üzerindeki hakkınız hoşlanmadığınız kimseleri evinize almamalarıdır” (Müslim, 1026, 1218) buyurmuşlardır. Kocasına haber vermemiş olsa da kocasının razı olacağını bildiği kimseleri evine alabilir. Bunda bir sakınca yoktur.
4. Kocası evdeyken onun izni ve rızasını almadan oruç tutmaması: Bu da kocanın hakkıdır. Zira erkek arzuladığı zaman hanımı ile ihtiyacını giderebilmelidir. Aksi takdirde nefsine hâkim olamayan erkeklerin günaha ve harama girme durumu olabilir. Nitekim peygamberimiz (sav) “Kocası evinde olan onun izni olmadan nafile oruç tutması helal değildir” (Buhârî, 5195; Tirmîzî, 782; İbn Mâce, 1761) buyurmuşlardır. Helal olmayan bir şeyi yapmanın günah olduğu bellidir.
5. Kadın kocasının malından izni ve rızası olmadan infakta ve bağışta bulunamaz ve kafasına göre harcama yapamaz. Zira kadının vazifelerinden birisi de kocasının malını ve namusunu muhafaza etmesidir. Peygamberimiz (sav) “Hiçbir kadın kocasının evinde ondan izinsiz sadaka vermesin ve bağışta bulunmasın” (Ebû Dâvud, 3565; Tirmîzî, 670; İbn Mâce, 2295) buyurmuşlardır.
6. Kocasına ve çocuklarına hizmet etmesi: Kadınların hakları ve İslamı yaşamaları konusunda peygamberimizin (sav) eşleri ve kızı Hz. Fatıma (ra) mü’min kadınların örnek alması gerekir. Peygamberimiz (sav) Hz. Fatıma’yı Hz. Ali (ra) ile evlendirince evlerine giderek ikisini de yanına çağırmış ve dua ettikten sonra evin iç işlerini kızına dış işlerini de Hz. Ali’ye (ra) yüklemiştir. Bu nedenle Hz. Fâtıma (ra) çocukların eğitimi, evin ihtiyaçları, temizlik ve düzeninden sorumluydu; hatta el değirmeni ile buğdayı öğüterek un yapar ve bundan dolayı da ellerinin kabardığı olurdu. Peygamberimize (sav) gelerek esirler içinden bir hizmetçi istediği zaman peygamberimiz (sav) bu isteğini kabul etmemiştir. (Buhari, Kitabu’l-Humus, 5224.) Hz. Ebubekir’in kızı Esma (ra) Hz. Zübeyir (ra) ile evlendiği zaman atından başka bir şeyi yoktu. Hz. Esma onun atının yemini, suyunu verir ve bakımını yapardı. Ayrıca Peygamberimizin (sav) Zübeyir’e (ra) verdiği araziye gider ve ürününü başında getirirdi. (Buhârî, 5224; Müslim, 2182.)
İslam bilginleri kadının kocasına yardım etmesinin dini hükmü üzerinde tartışmışlardır. Bir kısmı vaciptir, diğer kısmı ise sünnet ve müstehap olduğu konusunda fikir yürütmüşlerdir. Sonuçta “İyilik ve takvada birbirinize yardımcı olun, günahta ve haddi aşmada birbirinize yardım etmeyin ve Allah’tan korkun. Aksi takdirde Allah’ın azabı çok şiddetlidir” (Maide, 5:2.) ayeti-i kerimesi gereği Allah’ın bu emrine uygun şekilde karı-kocanın birbirlerine yardım etmeleri gerektiği üzerinde fikir birliğine varılmıştır. Peygamberimiz (sav) de bazen evde bulundukları zaman hanımlarına yardımcı olmuştur.
7. Kadın namusunu, çocuklarını ve kocasının malının bekçisidir ve onları korumalıdır. Yüce Allah “Allah’ın sevdiği saliha kadınlar kocalarına muti olanlar, Allah’ın kendilerinden korumasını istediği namusunu ve eşinin şerefini korumalıdır” (Nisa, 4:34.) buyurur. Bu nedenle Saliha kadının kocasına itaatkâr, namuslu ve güzel huylu olması, kocasının malını ve çocuklarını koruma görevi vardır. Peygamberimiz (sav) bu ayete istinaden “kadınların hayırlısı kendisini ve kocasının malını koruyandır” (Nesai, 6:68.) buyurmuşlardır.
7. Kadın kocasına minnettar olmalı ve teşekkür etmeli ve onunla Allah’ın kendisine verdiği nimetleri ve imkânların şükrünü eda etmeye çalışmalıdır. Peygamberimiz (sav) “Kocasına muhtaç olduğu halde ona teşekkür etmeyen kadına Allah rahmet nazarı ile bakmaz” (Nesâî, Işra, 249.) buyurmuşlardır. Yine peygamberimiz (sav) “Cehennem bana gösterildi. Çoğunu kadınlar gördüm. Bunun sebebi de kocalarına karşı nankörlük etmeleri ve iyiliğe teşekkür etmemeleridir. Onlardan birisine uzun zaman iyilik etsen, sonra senden hoşlanmadığı bir şeyi görse hemen ‘senden hiçbir hayır görmedim’ demelerinden dolaylıdır” (Buhârî, 29; Müslim, 884.) buyurdular. Teşekkür dille olduğu gibi evine, eşine ve çocuklarına sahip çıkarak her durumda onları müdafaa etmek gerçek teşekkürdür. Kanaat, rıza ve memnuniyet teşekkürün en güzel şeklidir. Kadının eşine ve evine karşı böyle davranması gerekir. Saliha bir kadın kocasının kendisi ve çocuklarına yaptığı harcamaları küçük görerek başa kakamaz. Yapılan iyiliği başa kakmak ise sevapları ve hayırları yok eder. Nitekim yüce Allah “Allah’a ve ahret gününe inanmayanlar gibi başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle yaptığınız iyiliği ve hayırlarınızı iptal etmeyiniz” (Bakara, 2:264) buyrulur.
8. Kadın kocası için süslenmeli ve giyinmelidir. Peygamberimizin (sav) “Kadının hayırlısı emrettiği zaman itaat eden, kendisine baktığı zaman mutlu eden ve bulunmadığı zaman namusunu ve malını koruyandır” (Nesai, 6:68) hadisi bunu ifade etmektedir.
9. Ev hanımı aza kanaat etmeli ve razı olmalıdır. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Rızkı geniş olan genişliğinden infak etsin, rızkı dar olan da Allah’ın kendisine verdiğinden infak etsin. Allah kimseye gücünün üstünde yük yüklemez; vermediğinden istemez. Allah daime zorluktan sonra bir kolaylık verir.” (Talak, 65:7.)
19. Kocasına eziyet etmemeli ve onu öfkelendirecek davranışlarda ve sözlerde bulunmamalıdır. Asil bir kadın kocasının hoşlanacağı ve hoşuna gitmeyeceği şeyleri öğrenir ve bunlara dikkat eder. Kocasının rızasın kazanmaya çalışır. Peygamberimiz (sav) “Bir kadın dünyada kocasına eziyet ederse, Cennette eşi olacak olan huriler ona şöyle derler. ‘Kahrolası kadın! O erkeğe eziyet etme! O senin yanında misafirdir, senin yanından ayrılarak bize gelecektir” (Tirmîzî, 1174; İbn Mâce, 2014) derler.
12. Eşinin anne-babasına ve akrabalarına iyi davranmalıdır. Akıl ve zekâ kişinin bulunduğu ortama uyum sağlayabilme ve kendisini sevdirebilme özelliğidir. Bir kadının anne ve babası kocasının anne ve babasıdır. Onlara hizmet etmesi anne-babasına hizmet etmesinden daha önemlidir. Çünkü kadın kısmının kendi anne-babasına bakma mükellefiyeti yoktur. Erkeğin vazifesi anne-babasına bakmak ve rızalarını almaktır. Bunun bir yönü de gelinin kocanın anne ve babasına da hizmet etmesidir. Bu hem anne-baba hakkını, hem de koca hakkı ve kocaya itaat vazifesinin gereğidir.
Bütün bu sayılanların tamamı erkeğin hanımı üzerindeki hakkıdır ve kadının görevidir. Kadının görevini yapmaması, sonra da ‘bunlar benim hakkım’ demesi görevden kaçmaktan ve bunu da dine yükleme çabasından başka bir şey değildir. Allah’tan korkmalı ve görevden kaçmayı hak olarak görmemelidir.