1mod.io
Sosyal Medya
Plugin Install : Cart Icon need WooCommerce plugin to be installed.
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Giriş
  • Kayıt
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Kitaplarım
  • Sunumlarım
  • Hürriyet
  • Hukuk
  • İktisat
Hürriyet Hukuk İktisat
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa HUKUK

HÜRRİYETÇİ DEMOKRASİ

Hürriyet, inanç ve fikir, din ve vicdan hürriyetini zorunlu olarak gerektirir.

M.Ali KAYA M.Ali KAYA
6 Nisan 2021
HUKUK
0
HÜRRİYETÇİ DEMOKRASİ

business people brainstorming to business idea

Share on FacebookShare on Twitter

M. ALİ KAYA
Allah insana akıl ve irade vererek mümtaz bir fıtratta yaratmıştır. İhtiyaçlarının çokluğu yanında acizliğinden dolayı başkalarının yardımı ile hayatını devam ettirdiği için toplum içinde yaşamak zorunda kalan sosyal bir varlıktır. Hürriyet insanın aklını çalıştırması ve iradesini bağımsız şekilde kullanabilmesi hadisesidir. Bu sebeple fıtraten hür yaratılmıştır ve hürriyete âşıktır. Daima hürriyeti ister ve baskıdan hoşlanmaz.

Allah’ın insana verdiği kabiliyetler ancak hürriyet ortamında inkişaf eder, gelişir ve meyvesini verir. Baskılar ve zulümler kabiliyetlerin sönmesine ve insanlık duygularının ölmesine sebeptir. Bunun için baskıcı yönetimlerin olduğu yerde maddi ve manevi gelişme olmaz, cehalet, fakirlik ve ihtilaflar yaygınlaşır. O millet de tedenni eder ve her bakımdan fakirleşir. Hürriyetin hâkim olduğu yerde barış, huzur ve refah; ilim, sanat ve teknolojik gelişmelerin olması, istibdat ve baskının olduğu ülkelerde cehaletin, sefaletin ve fakirliğin yaygın olması bu iddiamızı ispata kâfidir.

Hürriyet, inanç ve fikir, din ve vicdan hürriyetini zorunlu olarak gerektirir. Tüm peygamberler baskıcı yönetimlerin baskısından insanlığı kurtarmak için gelmişler, öncelikli olarak din ve vicdan, ilim ve düşünce hürriyetini savunmuşlardır. Çünkü hürriyet olmazsa iman hizmeti ve Allah’a ibadet yapılamaz ve toplumda ahlak erozyonu meydana gelir. Doğruluk yerine yalancılık, mertlik yerini dalkavukluk yaygınlaşır; liyakat yerini riyakârlığa terk eder, işler ehil olmayanların elinde kalır.

Bu sebeple “Hürriyet imanın hassası ve Allah’ın insana en büyük ihsanıdır.”

**
Peygamberimizin (asm) Mekke’den Medine’ye hicreti istibdattan, baskıdan ve zulümden hürriyete hicret etmesidir. Mekke’de baskı ve zulüm hâkim olduğu için iman hakikatlerini anlatmak ve insanlığı hak ve hidayete davet etmek, ibadet yapmak ve fikrini açıklamak mümkün değildir. Tebliğ yapılamıyordu. Medine’de hürriyet sağlandığı için hak ve hakikati dinleme, öğrenme ve aklen muhakeme eden etme imkânına kavuştu. Akıllar ve kalpler hak ve hakikate meftun olduğu için İslamiyet hızla yayıldı, akılları ikna etti ve kalplerde yerleşti.

Peygamberimizin (asm) “Hudeybiye Barışında” ısrarının sebebi de hürriyet ortamının oluşmasını sağlamaya yönelikti. Çünkü barış demek hürriyet demekti. Düşmanlık duygularının ortadan kalkması ve insanların birbirlerini peşin hükümden azade olarak dinlemesi ile hak ve hakikat, doğruluk ve fazilet yaygınlaşmaya, insanlar arasında sevgi ve muhabbet oluşmaya başladı. Bu da İman ve Kur’an hakikatlerinin kalplerde yerleşmesine sebep oldu ve kısa zamanda İslamiyet yeryüzüne yayıldı.

**
Bediüzzaman Said Nursi 1907’de İstanbul’a geldiği zaman Hürriyet ve Meşrutiyet tartışmalarına şahit oldu ve hemen Hürriyet cephesine güç verdi ve Ahrarlar ile beraber İstibdada karşı duruş sergiledi. Bu konuda gazetelerde makaleler yazdı ve vaazlar ve konferanslar verdi. 23 Temmuz 1908’de Hürriyet ve Meşrutiyet’in ilanını “Ey Hürriyet-i Şer’î!” yani “Ey dinin emrettiği hürriyet!” diye hürriyetin ilanını alkışladı. 26 Temmuz 1909’de Sultanahmet Meydanındaki Hürriyet Mitinginde “Hürriyete Hitap” nutkunu okudu.

Daha sonra İttihatçıların hürriyeti istibdada alet etmelerine karşı mücadele etti ve 31 Mart kalkışmasından sonra sevk edildiği “Divan-ı Harb-i Örfî”de “Hürriyet ve Meşrutiyetin” müdafaasını yaptı ve berat etti. Din adına ve şeriat namına hürriyete sahip çıkılmasını, hürriyet ortamında işlenen cinayetlerin ve ahlaksızlıkların hürriyetten kaynaklanmadığını, insanların nefis ve şeytana uymalarından kaynaklandığını, bu sebeple “suçun işleyene ait bir fiil olduğunu” birinin cinayeti ile başkasını ve özellikle hürriyeti suçlamanın asla doğru olmadığını anlattı. Hürriyete sahip çıkılmazsa hürriyet namında daha katmerli bir istibdadın hâkim olacağını anlattı. Hürriyete din adına sahip çıkılmadı, daha katmerli bir istibdat bu ülkeye hâkim oldu.

**
Bediüzzaman 1946’da kurulan ve 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti’yi 35 sene önceki “Ahrarların devamı” olduğunu ifade ederek destek verdi. Hürriyetleri hâkim kılmayı amaç edinen Demokrasiyi ve demokratları destekledi. Bediüzzaman demokratların şahsi hatalarına ve yanlışlarına bakmadı, siyaseten demokrasinin sağlayacağı hürriyetlerin bu ülkeye sağlayacağı faydalar ve katkıları anlattı.

Bediüzzaman iki türlü yönetimden bahseder. Yönetim ya baskıcıdır veya hürriyetçidir. Baskıcı ise onun isminin ne olduğu önemli değildir. Çünkü ismin değişmesi ile gerçekler değişmez. Baskıcı yönetimlerin en kötüsü din adına yapılan baskı olduğu için “Dinin istibdada ve siyasete alet edilmesine” kesinlikle karşı çıktı. Dinin sosyal ve siyasi hayatta amacı hürriyet olduğu için hürriyeti esas alan demokrasinin dinin amacına hizmet ettiğini, bu sebeple “Vatan, Kur’an ve İslamiyet” namına Demokrasiye ve onu hâkim kılacak olan Demokratlara destek vermek gerektiğini anlattı. İstibdattan herkesten çok Müslümanların zarar gördüğünü söyledi.

Gerçekten de dinde lakayt olsalar da demokratların ve DP’nin iktidara gelmesi ile istibdadın baskısı kalktı ve hürriyetlerin önü açıldı. Din ve Vicdan Hürriyeti, ilim ve fikir hürriyeti kısmen hâkim oldu. İnsanlar geleceğe ümitle bakmaya, çalışmaya ve üretmeye başladılar ülke kalkınmaya başladı. Üniversiteler açıldı, dini hayat canlandı, ekonomi güçlendi ve topluma huzur ve güven hâkim oldu.

1950 sonrası hürriyet ortamında iman ve Kur’an hakikatlerini neşreden Risale-i Nurlar serbest şekilde okunmaya ve dini hizmetler yapılmaya başlandı. Herkes kendi meslek ve meşrebine göre dine, imana ve ahlaka hizmet etmeye yöneldi. İbadet ve din eğitimi yaygınlaştı. Camiler, Kur’an kursları ve din eğitimi veren okullar açıldı ve eğitime başladı.

Bütün bunlar dini hayatı yaşamayan, dinde lakayt Demokratların DP çatısı altında birleşerek iktidara gelmesi ve ülkeye Hürriyetçi Demokrasiyi hâkim kılması ile gerçekleşti.

Bundan sonra da böyle olacaktır.

Bu sebeple ediyoruz ki:
“Demokratlar! Artık yuvaya dönün… İdeolojik, ırkçı ve dini siyasete alet eden partilerde kalınarak demokrasiye hizmet edilemez; demokrasiyi o ideolojilerin, ırkçılığın ve dini siyasete alet edenlere alet etmiş ve onlara hizmet etmiş olursunuz… DP’yi yeniden iktidara taşıyalım ve ülkeyi istibdattan kurtararak hürriyetlerin önünü açalım… Türkiye’nin istikbali buna bağlı olduğu gibi Asya’nın ve âlem-i İslam’ın parlak geleceği de buna bağlıdır…

Etiketler: AhrarlarAkıl ve İradeBediüzzaman Said NursiDemokrat PartiDemokratlarDPHudeybiye BarışıhürriyetHürriyet ve MeşrutiyetYönetim
M.Ali KAYA

M.Ali KAYA

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EN ÇOK PAYLAŞILANLAR

HÜRRİYET NEDİR?

SİYASAL İSLAM NEDİR?

Hz. HÜSEYİN’İN HÜRRİYET ve HUKUK MÜCADELESİ

ÜRETİMİN GÜCÜ

HÜRRİYET VE DEMOKRASİ İSTEMEYENLER

HÜRRİYET-İ ŞER’Î

YAZI ARŞİVİ

Copyright © 2021 - Her hakkı saklıdır

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Kitaplarım
  • Sunumlarım
  • Hürriyet
  • Hukuk
  • İktisat

Hoşgeldiniz

Hesabınıza Giriş Yapın

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluştur

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm Alanları Doldurun Giriş

Şifrenizi geri alın

Lütfen şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş