1mod.io
Sosyal Medya
Plugin Install : Cart Icon need WooCommerce plugin to be installed.
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Giriş
  • Kayıt
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Kitaplarım
  • Sunumlarım
  • Hürriyet
  • Hukuk
  • İktisat
Hürriyet Hukuk İktisat
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa HUKUK

İNSAN HAKLARI

İnsan hakları, her insanın yaratılıştan getirdiği ve Allah’ın ihsanı olan haklardır.

M.Ali KAYA M.Ali KAYA
5 Nisan 2021
HUKUK
0
İNSAN HAKLARI
Share on FacebookShare on Twitter

M. Ali KAYA

“Cenab-ı Hakkın nâ-mütenahi adı var, en başı Hak,
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak…”
M. Akif ERSOY

İnsan hakları, her insanın yaratılıştan getirdiği ve Allah’ın ihsanı olan haklardır. Bu insana ait ahlâkî ve hukuki bir yetkidir; insanların istek ve arzularından daha fazlasını içermektedir ve kapsamı daha da geniştir. Bu haklar devlet tarafından tanınan “pozitif haklardan” ya da “kanuni haklardan” farklıdır. Kanununî/pozitif haklar hak olabilir de olmayabilir de…

İnsan hakları din, dil, ırk, cinsiyet ve milliyet ayırımı kabul etmez. Geçmiş ve gelecek insanlar için de geçerli temel hak ve hürriyetlerdir. Hakkın kullanımı hürriyete bağlıdır. Hürriyetin olmadığı yerde hak ihlalleri kaçınılmaz olur.

Temel insan hakları, hayat hakkı, ifade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, mülkiyet ve seyahat hürriyetidir. Kölelik ve işkence keyfî uygulama insan haklarının ihlali ve en başta gelenidir. Devletin bireylerin kendi alanını kısıtlamamalı ve müdahale etmemelidir. Devlet artı olarak bireylere ayırım gözetmeden kanunî/pozitif haklar tanır. Böylece bireyin haklarını genişletir. Bu haklardan istifade için de kabiliyet ve beceri ve çalışkanlığı ile imtiyaz kazananlara eşit yararlanma hakkını korur.

Haklarda “karşılıklı haklar” ilkesi vardır. Yani, kimse başkasının hakkını ihlal etmemeli ve hakkına tecavüzde bulunmamalı ve müdahil olmamalıdır. İnsan hakları evrensel, somut ve tüm insanlar için her zaman geçerlidir. İnsan hakları ancak birbiri ile çatıştığı zaman sınırlandırılabilir. Ayrıca haklar devredilemez, bölünemez ve geri verilemez. İnsanlar haklarından zorla vazgeçirilemezler. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir. Bir insana hayat vermek bütün insanlara hayat vermek gibidir” (Maide, 5:32) buyurur. “Adalet-i Mahzâ” denilen ve bir bireyi bütün insanlığa da feda etmeyen adalet prensibi ile “Adalet-i Kur’âniye” temel insan haklarının vazgeçilemez olduğunu açıkça belirtir. Ancak kişi kendi arzusu ve iradesi ile fedakârlık yapar ve kendisini feda ederek hakkından vazgeçse o zaman fedakârlığın derecesine göre Allah katında mükâfat görür. İslam’da şehitlik bu fedakârlığa verilen mükâfattır. Ancak ortada kutsal bir amaç ortada olmadığı durumlarda kişi kendisini köle olarak satamaz ve hayatına son veremez.

Haklar “Fıtrî/Doğal Haklar” ve “Pozitif Haklar” olmak üzere ikiye ayrılır. Yaratılıştan Allah’ın her insana verdiği haklara fıtrî haklar denir. Roma’lı hukukçu ve hatip Cicero “Her zaman doğruya uygun yapılan yasalar adildir ve mantıksal bir yapısı vardır ve bu değişmezdir” demiştir.

John Locke “Hiç kimse başkasının hayatına, sağlığına, hürriyetine ve mülkiyetine zarar verme hakkı yoktur; bu fıtratın temel kanunudur” diyerek doğal hakların herkesin temel hakkı olduğunu belirtmiştir. Bediüzzaman Said Nursi de “Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan şayet kâinatta cari olan fıtrat kanunlarına uygun hareket etmezse hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz, bütün faaliyeti şer ve tahrip hesabına geçer” demiştir. Fıtrata aykırı yapılan düzenlemelerin faydayı değil zararı netice verdiğini belirtir.

Yaşamaya, hürriyete, sağlığa ve mülkiyete ait haklar Allah’ın verdiği hakkıdır; kimsenin kimseye lutfu değildir; bunu hiç kimsenin ihlal etmeye hakkı yoktur. Devlet bu hakları korumak için vardır ve bu nedenle geliştirilmiştir. Bu işlevini yerine getirmeyen devlet zamanla zulme yönelir ve yıkılır. 1789 Fransız devriminin amacı kralların halkın elinden aldığı bu hakları elde etmekti. Daha sonra Fransız Hakları Bildirgesinde “Tüm politik kurumların amacı, insanların doğal ve geri verilmez haklarını korumaktır. Bu haklar özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnme haklarını kapsar” denilmiştir.

1948 yılında “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” kabul edildi. 1950 yılında Avrupa İnsan Hakları Anlaşması Avrupa tarafından kabul ve ilan edildi. Sovyetler Birliği Komünist rejimden dolayı Karl Marks’ın “Burjuva Hakları” olarak gördüğü bu özgürlük bildirgesini imzalamayı reddetmiştir. İnsan hakları olarak adlandırılan pek çok hak gerçekte insan hakkı olmayıp temel insan haklarını korumaya yöneliktir. Bir kısım haklar da “politik haklardır.” Politik haklardan birisi de “oy verme hakkıdır.” Temsili demokrasinin gereği olan bu hak, ahlakî olmaktan çok ampiriktir, yani deneme yoluyla doğruluğu anlaşılan haklardandır.

Liberal olmayan demokrasilerde demokrasi çoğunluğun veya parlamentoyu ele geçiren azınlığın tahakkümüne, istibdadına ve haksız-hukuksuz keyfi idaresine dönüşebilir. Verilen makamlar, yetkiler ve alınan kararlar haksızlılara ve zulümlere konu olabilir.

Pozitif haklardan sayılan ekonomik, kültürel ve toplumsal haklar liberal haklardan tamamen farklı niteliğe sahiptirler. Sosyal haklar, güvenlik hakkı, çalışma ve istihdam hakları, tatil yapma, konut, bakım ve eğitim gibi haklar da temel insan hakkı olmayıp refahı artırıcı ve temel hakları geliştirici yan haklardır. Bu haklar arzulanabilir, arzulanmayabilir de… Zorunlu hak, hak olmaktan çok yeni haksızlıkları ve baskıyı doğurur. Bu ise temel hakların ihlali demektir. Zira zorlamanın her çeşidi zulmü netice verir.

İnsan hakları olarak sonradan oluşturulan bu “Refah haklarının” temel özelliği her şeyden önce evrensel olmamasıdır. İşi olmayanın grev hakkından bahsedilemez. “Tatil hakkı” maaşla çalışanları kapsar, ev hanımlarını ve serbest meslek sahiplerini kapsamaz. İkincisi, bu haklar mutlak değillerdir. Zira bunlar göreli, göreceli ve kazanılmış haklardır. Yeterli yaşam standartlarına ulaşmamış ülkelerde bu haklardan bahsedilemez. Üçüncüsü, bu haklar vazgeçilemez değillerdir. Kişiler gelirlerini artırmak için gönüllü olarak tatil ve grev gibi haklardan vazgeçebilirler.

Refah hakları mevcut kaynaklara bakar. Refaha yönelik talepler insan hakları anlamına gelmez ve üstelik bu haklar temel insan haklarına sahip olmayanlarla alay etmek anlamına da gelebilir.

Hükümetlerin görevi temel insan haklarını korumak ve yaygınlaştırmaktır ve hükümetler bu konudaki başarısızlıktan dolayı sorumlu tutulabilmelidir. Ve “insana köleliğinden bahsetmektense haklarını ve hürriyetini öğretmek daha faydalıdır” der Spinoza. Bediüzzaman’ın dediği gibi, “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti de müstebit yapar.”

Etiketler: CiceroDoğal HaklarHakhürriyetİnsan haklarıİnsan Hakları Evrensel BeyannamesiJohn LockePozitif HaklarRefah hakları
M.Ali KAYA

M.Ali KAYA

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EN ÇOK PAYLAŞILANLAR

HÜRRİYET NEDİR?

SİYASAL İSLAM NEDİR?

Hz. HÜSEYİN’İN HÜRRİYET ve HUKUK MÜCADELESİ

ÜRETİMİN GÜCÜ

HÜRRİYET VE DEMOKRASİ İSTEMEYENLER

HÜRRİYET-İ ŞER’Î

YAZI ARŞİVİ

Copyright © 2021 - Her hakkı saklıdır

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Kitaplarım
  • Sunumlarım
  • Hürriyet
  • Hukuk
  • İktisat

Hoşgeldiniz

Hesabınıza Giriş Yapın

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluştur

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm Alanları Doldurun Giriş

Şifrenizi geri alın

Lütfen şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş