1mod.io
Sosyal Medya
Plugin Install : Cart Icon need WooCommerce plugin to be installed.
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Giriş
  • Kayıt
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Kitaplarım
  • Sunumlarım
  • Hürriyet
  • Hukuk
  • İktisat
Hürriyet Hukuk İktisat
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa HÜRRİYET

FİKİR HÜRRİYETİNE SAYGI

İslamda ilim ve fikir hürriyetinin varlığına en büyük delil mezheplerin çokluğudur.

M.Ali KAYA M.Ali KAYA
18 Mart 2021
HÜRRİYET
0
FİKİR HÜRRİYETİNE SAYGI
Share on FacebookShare on Twitter

M. Ali KAYA
Giriş
İslamda ilim ve fikir hürriyetinin varlığına en büyük delil mezheplerin çokluğudur. Mezhep, fikir ve düşünce ekolü anlamına gelmektedir. İslam bilginleri mezhepleri Hak ve Bâtıl, Fıka-ı Naciye-i Kâmile ve Fırâk-ı Dâlle olarak ikiye ayırmış ve onları “Tekfir” etmemiştir. Batıda olduğu gibi “Mezhep Savaşları” yaşanmamış, fikir ve ekol olarak devam etmiştir.

Günümüzde “Taliban” ve “IŞID” gibi örgütler ise bunlardan farklıdır. Onlar birer fikir ekolü ve mezhep olmayıp eli silahlı “Terör Örgütü” olup cahil insanları aldatmak için dini kullanan siyasi bir yönü vardır.

İslam dünyasında tekfir hastalığının temelinde inanç ve fikir ayrılığı değil, daha ziyade siyasi çıkar ve örgüt anlayışı vardır ve bu örgütler genellikle İslam düşmanları tarafından desteklenmektedir.

“Farklıysa her türlü şey caizdir” “Bizden değilse haindir” benzeri suçlama ve öteleme ifadeleri dinin siyasete alet edildiğini göstermektedir ki bunun dinle ve özellikle İslam ile ilgisi yoktur. Dinin en çok yasakladığı şeylerden birisi de dinin dünyevi ve siyasi çıkarlara alet ve tabi edilmesidir. Peygamberimiz (asm) “Din ile dünyayı isteyenlere yazıklar olsun!” buyurarak bunu belirtmiştir.

İlim ve Fikir Hürriyeti
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslam’dır” demektedir. Ancak bunun altyapısı ve şartları vardır. Bu şartların başında hürriyet gelir. İstibdad ve baskının olduğu, fikir ve ilim hürriyetinin olmadığı yerde “İttihad” olmaz. Zira “İttihad imtizac-ı efkardır. İmtizac-ı efkar ise marifetin şua-ı elektriği ile olur.”

Bediüzzaman günümüzün problemeleri üzerinde dururken düşmanlığın insanlığa faydasının olmadığını, I. ve II. Dünya Savaş tecrübelerinden sonra “insaniyet” ve insanî temel hak ve değerlerin öne çıktığını belirterek “İnsaniyet-i kübrâ olan İslamiyetin” değerleri ile örtüştüğünü ifade eder. Bu sebeple “Asya’nın bahtını ve İslamiyetin taliini açacak olan meşveret ve şuradır” bunu da hayata geçirecek olan “Meşrutiyet” yani Demokrasidir. Demokratik değerler ile Şeriat dediğimiz İslamiyetin sosyal ve siyasi hayata bakan değerlerinin ve prensiplerinin örtüştüğünü, bu sebeple demokrasiye ve demokrat anlayışa sahip çıkmak gerektiğini ifade etmiştir.

Hürriyet ve demokrasinin hakim olmadığı yerde ne insan haklarından ve ne de ittifak ve ittihattan bahsetmek mümkün olmaz. Zira demokrasinin hakim olmadığı yerde istibdat vardır. İstibdad ise ittifak ve ittihad anlayışını kabu etmez, “iltihak” etmeyen herkesi “hain” ilan eder, varlığını hayattan silmeyi meşru görür. Bu durumda ittifak ve ittihad mümkün olmaz.

Dahilde ve Dindeki İhtilafların Giderilmesinin Şartları
1. Ümmetin ihtilafında rahmet olduğunu kabul etmek,

2. Dinin zaruriyatı ile nazariyatı karıştırmamak. Zaruriyat, iman esasları, farzlar ve haramlardır. Nazariyat ise, akıl yürütme ve içtihada konu olan fer’î meselelerdir. Bediüzzaman “Müçtehid içtihad eder ama teşri edemez” diyor. Müçtehid kendini şeriat koyucu konumuna yerleştiremez.

3. İfrat ve Tefritten uzaklaşma ve İstikameti korumak
İfrat ve tefrite bir örnek olarak Bediüzzaman Mu’tezile ve Cebriyye’yi gösteriyor. İkisi de tamamen batıl konuşmuyor. Daire-i itikad açısından baktığımızda Cebriyye haklıdır, her şey Allah’ın kudretinin kapsama alanındadır. Daire-i esbap açısından baktığımızda da kulun ihtiyarı var dolayısıyla da sorumluluk ona ait. Cebriyye daire-i itikaddaki hükmü daire-i esbaba da taşıyarak hak bir yorumdan sapıyor, Mu’tezile daire-i esbabtaki doğruyu daire-i itikada taşıyarak o da sapıyor. Biri ifratla diğeri tefritle hakikatten sapmış. Burada elimizde olanın hakikat olması kadar o hakikatin ifrat ve tefritten azade şekilde bir muvazene ve bütünlük içerisinde sunulması gerektiğini anlıyoruz.

4. Cerbeze yapmamak
Cerbeze iki türlü probleme yol açıyor. Lehimize olan durumlarda yalnız artıları topluyoruz, tavır koyduğumuz örnekliklerde ise sırf eksileri topluyoruz. Bediüzzaman “Cerbeze zalim bir hakimdir” diyor.

5. Enaniyet ve Benlikten uzak durmak
Kendimizi ümmetin bir parçası olarak değil ümmetin üzerinde bir parça gibi görmek bir başka problemimiz. Kendimizi ümmet içerisinde görürsek bir şey yaptığımıza ümmet aynasında kendimizi seyrederiz. Ama kendimizi ümmet üzerinde görürsek kendi aynamızdan ümmete seyrederiz. Bu mesele bir ihlas imtihanıdır. Bunun ilacı tevazudur, “tâbiiyeti metbûiyete tercih etmektir.”

Fırka-ı Naciye 73 fırkadan birisi olan “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” olup ümmetin çoğunluğudur. Zira fırak-ı dâlle birek kemiye-i kalile olarak kalmış radikal gruplardır.

6. Maksatta İttifak Yerine Vesilelerde İttifak
Herkesin Allah’ın dinine hizmet etmesi maksatta ittifaktır. Farklı farklı yöntemler ile Allah’ın dinine hizmet etmek ise vesilelerde ihtilaftır. Vesilelerde ihtilaf aşılması gereken bir mesele midir? Bediüzzaman diyor ki: “Hayır, bu olması gerekendir.” Vesilelerdeki ihtilafı kaldırmak mümkün değil, caiz de değil. Sırr-ı ehadiyet ile insanlar farklı farklı karakterlerde yaratılmış. Maksat bir olduktan sonra Allah’ın dinine hizmet etmenin yolu o kadar çok olmalı ki, o kadar çok farklı mizaca ulaşılabilsin. “Herkes Allah’ın dinine hizmet etsin ama benim gibi etsin” diyerek maksatta ittifakın yerine vesilede ittifakın aranması bir başka büyük problemimiz.

7. Doğru Ölçülerin Yanlış Tatbiki
Yirminci Lem’a’yı tamamen doğru ölçülerin yanlış tatbiki problemi denklemine oturtabiliriz. Mesela çok da duyarız “Ben Allah’a dayanmışım kimseye eyvallah etmem.” Müslümanların Müslümanlarla ittifakı lazım. Cenab-ı Hak buyuruyor “Velâ tenâzeû fetefşelû vetezhebe rîhukum” yani “Birbirinizle çekişmeyin, çatışmayın, kuvvetiniz dağılır.” Allah ehl-i imanı birbirleriyle dayanışmaya davet ederken kişi veya grup olarak kimseye eyvallah etmemeyi ideal Müslümanlık olarak gören tablolarla karşılaşabiliriz. Allah’a dayanmak amenna ama dayandığımız Allah bize tesanüdü emretti, çatışmamayı emretti.

8. Duygusal Boyut
Birincisi hubb-u nefis, kişi kendi olarak bakarsa ben merkezlilik, grup olarak bakarsa biz merkezlilik…. İkincisi yine bununla bağlantılı, aslolan hakikate muhabbet iken ene tarafgirliği gütmektir. Kendi mesleğimizin muhabbeti ile hareket etmemiz gerekirken başkalarını yanlışlama üzerinden kendi mesleğimizin doğruluğunu ortaya koyma çabası. El-hubbu fillâh düsturu olması gerekirken başkalarına nefreti motivasyon haline getirmek…

Etiketler: CerbezeFikir Hürriyetihürriyetİfrat ve TefritİhtilaflarMezhepÜmmetin İhtilafı
M.Ali KAYA

M.Ali KAYA

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EN ÇOK PAYLAŞILANLAR

HÜRRİYET NEDİR?

SİYASAL İSLAM NEDİR?

Hz. HÜSEYİN’İN HÜRRİYET ve HUKUK MÜCADELESİ

ÜRETİMİN GÜCÜ

HÜRRİYET VE DEMOKRASİ İSTEMEYENLER

HÜRRİYET-İ ŞER’Î

YAZI ARŞİVİ

Copyright © 2021 - Her hakkı saklıdır

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Kitaplarım
  • Sunumlarım
  • Hürriyet
  • Hukuk
  • İktisat

Hoşgeldiniz

Hesabınıza Giriş Yapın

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluştur

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm Alanları Doldurun Giriş

Şifrenizi geri alın

Lütfen şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş