M. Ali KAYA
Ferdî haklar Allah’ın insana en büyük ihsanı ve ikramı olan ve imanın hassasını teşkil eden temel haklardır. Hayat, inanç ve düşünce hakkı gibi bu haklar terk edilemez, kısmen dahi devredilirse insanı bağımlı hale gerir ve insanı köle haline getirir.
İnsanın inancına, düşüncesine ve hayatına zorla müdahale edilmesi baskı ve zulümdür. İnanç ve fikir hürriyeti çerçevesinde aklı ikna ve kalbi tatmin edecek şekilde anlatılması ve konuşulması ile insanlık tekamül edebilir ve kabiliyetleri baskıdan uzak olduğu ortamda inkişaf edebilir.
**
M. 632’de Peygamberimizin (asm) Veda Hutbesinde insan hakları açısından taşıdığı esaslar belirlenmiştir. 1789 “Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi” ancak 1157 sene sonra bu hakları kabul etmiştir.
İslam’ın getirdiği temel haklar kısaca şunlardır:
1. İnsanlar ırk renk ve dil ayrımı yapılmaksızın eşittirler. Tüm insanlık Adem’in (as) çocuklarıdır. (Hucurat Suresi, 49:13.)
2. Üstünlük takva iledir, soy sop ile övünmek ve üstünlük taslamak ve ırkıçılık cahiliye adeti olup yasaklanmıştır.
3. Yöneticilerin halk ile istişare etmeleri ve yönetilenlerin de “emr-i maruf ve nehy-i ani’l-münker” çerçevesinde yöneticileri denetimi ve ikaz etmeleri hak olarak topluma verilmiştir. Adil olmayan yöneticiye itaat edilemiyeceği; ancak bunun asayişi ihlal edecek şekilde isyan tarzında olmayacağı ifade edilmiştir.
4. Emeğin sömürülmesi anlamında olan faizin yasaklanması ile üretici ve emeğin hakkı saygıdeğer kabul edilmiş, haksız kazanç yolları kapatılmıştır.
5. Toplumda güçlülerin zayıflara yardımı güçlüler üzerine zekat emredilerek farz bir görev olarak yüklenmiştir.
6. “Dinde zorlama yoktur” kuralı ile din ve vicdan, fikir ve ilim hürriyeti en kamil anlamda verilmiştir.
7. Hayat hakkı en mukaddes hak olarak verilmiş, kişinin hayatına ve haysiyetine her nevi tecavüz zulüm sayılarak yasaklanmıştır.
8. Kölelik ve angarya yasaklanarak “İşçinin ücretinin alın teri kurumadan verilmesi” emredilmiştir.
9. Mülkiyet kişinin en mukaddes varlığı olarak kabul edilmiş mülkiyetin dokunulmazlığı “kul hakkı” ve “mülkiyet hakkı” ile korunmuştur.
10. Ferdî hakların korunması için “Adalet”i sağlayacak kurumlar oluşturulmuş, kişinin adalet merciine müracaatının tüm yolları açık tutulmuş ve “hak arama hürriyeti” getirilmiştir.
11. Hukuk karşısında şah ve gedanın eşit olduğu ifade edilerek imtiyazlar ve taraftarlıklar ortadan kaldırılmıştır.
12. “Hiçkimse başkasının günahından dolayı suçlanamaz” (En’am Suresi, 6: 164.) emri ile suçun şahsiliği prensibini hayata geçirmiştir.
13. Mahkemelerin bağımsızlığı ve tarasızlığı ilkesi ile adalet sağlanmıştır.
14. Özel hayatın dokunulmazlığı ve mesken masuniyeti getirilmiştir. Veda Hutbesinde “İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz Mekke nasıl mübarek bir şehir ise, can, mal ve namuslarınız da öyle mukaddestir. Her türlü tecavüzden korunmuştur” buyrulmuştur.
15. Sehayat, çalışma ve ticaret hürriyeti getirilmiş ve korunmuştur.
16. Eğitim ve öğretim tüm erkek ve kadınlara emredilmiş ve insanın en mukaddes hak ve hürriyeti olduğu ifade edilmiştir.
17. Din ve Vicdan Hürriyeti ile tüm dinler ve inançlar korunmuş, “Dinde zorlamayı” yasaklamış, İslam’ı tercih etme ancak aklın ikna edilmesi ve kalbin kabulü şartına bağlanmıştır.
18. Himayeye muhtaç olan yetim, yaşlı ve kimsesizler için “Sosyal Güvenlik” hakkı getirilmiş ve hayatları güvence altına alınmıştır.
İslam insanlığa bütün bu hakların kullanımının önünü açarak “İnsan onur ve şerefini” korumuş, insanın tekamül etmesini ve insanlığın huzur ve saadetini temin etmiştir.
**
İslam’dan uzak olan toplumlar tarih boyunca temel hakların kullanımı konusunda mücadele vermiş, “Asr-ı Saadet” modelini ve İslam’ın insanlığa getirdiği hak ve hürriyetleri örnek alarak ancak bin üçyüz sene sonra demokrasi ile hürriyetine kavuşmuştur.
Demokrasinin insan haklarını hürriyet içinde kullanımını sağlayan idari sistem haline gelmesi Batı toplumunu İslam’a yaklaştırmış ve İslam Hukuku’nun “iman ve ibadet” dışındaki kuralların hayata geçişini ve uygulamasını kısmen de olsa sağlamıştır.
Batının hak ve hürriyetler konusundaki olumlu yaklaşımının sebebi “Asr-ı Saadet” İslamının ortaya koyduğu siyasi ve içtimai prensipler ve uygulamadaki güzel örneklerdir.