1mod.io
Sosyal Medya
Plugin Install : Cart Icon need WooCommerce plugin to be installed.
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Giriş
  • Kayıt
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Kitaplarım
  • Sunumlarım
  • Hürriyet
  • Hukuk
  • İktisat
Hürriyet Hukuk İktisat
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa İKTİSAT

DÜNYANIN VE MALIN DEĞERİ

Dünya bir hayaldir, onu istemek vebaldir. Dünyayı kesben değil, kalben terk etmelidir.

M.Ali KAYA M.Ali KAYA
29 Eylül 2021
İKTİSAT
0
DÜNYANIN VE MALIN DEĞERİ
Share on FacebookShare on Twitter

M. Ali KAYA

İslam bilginleri “Dünya bir hayaldir, onu istemek vebaldir. Dünyayı kesben değil, kalben terk etmek güzeldir, ondan tamamen yüz çevirmek ise kemaldir” demişlerdir. Ayrıca “Allah’ı bilmeyen dünyaya sarılır, dünyayı bilmeyen hülyaya sarılır, hülyaya sarılan hakikate darılır” diyerek her şeyin ancak Allah’ı tanımak ve Allah’a yönelmekle bir anlam kazandığını ifade etmişlerdir.

Dünya ahiretin tarlası ve uhrevi hayatın varlığına delili ve sebebi ve oraya gidecek olan insanların bir gün konup göçeceği bir handır. Geçici olan bu dünya hayatına kalıcı olarak görmek ve bütün varlığı ile dünyaya bağlanmak gafletin en katmerlisidir. Bu nedenle “Şerrin anahtarı dünya sevgisi, hayrın kapısı da zühd ve takvadır” yani dünyaya değer vermemek, ancak dünyadan ahiret için istifade etmektir.

İnsan topraktan yaratıldığı için dünya ile aynı özdendir ve bu nedenle dünyaya meftundur. Nefis dünyaya meftundur insanı ona çekerken, ruh ve kalb ise ahirete ve ebediyete meftun olup insanı ona yönlendirir. Nefis insana galip olursa dünyaya meyleder, ruh ve kalb insana galip olursa ahirete yönelir. Bu sebeple yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Sizler geçici olan dünyayı istiyorsunuz; Allah ise sizin için ahireti istemektedir” (Enfal, 8:67) buyurarak ahirete yönelmemiz istenmiştir. İslam bilginleri “İsteneceklerin en hayırlısı Allah’ın sizden istedikleridir. Siz Allah’ın sizin için istediğini isteyin ki kurtuluşa eresiniz” (Ahmed, b. Hambel, Zühd, 283) demişlerdir.

Dünyaya büyük bir istekle bakanın kalbinden Allah yakîn nurunu ve zühdü çıkarır. Zira ikisi bir arada durmaz. Yüce Allah “Biz ahiret yurdunu dünyada kibirlenmek ve böbürlenmek istemeyen ve bozgunculuk yapmayanlara veririz” (Kasas, 28:83) buyurarak sonuçta dünyayı imar ve tamir edenlerin, insanlığın hayrına, hak ve hürriyetlerin korunmasına ve adalete çalışanlar olduğunu bildirmektedir.

Zühd, dünyayı terk etmek değil, dünyaya Allah hesabına bakmak ve Allah adına tasarrufta bulunmaktır. Nitekim Hz. Davud (as) ve Süleyman (as) kral peygamber idiler. Hz. İbrahim (as) çok zengindi. Peygamberimizin (sav) sahabelerinden “Aşere-i Mübeşşere” içinde zengin sahabeler çoğunluktadır. Ancak gerçek zenginlik Allah’ın nimetlerinin değerini bilmek, kanaat, rıza ve şükürle mukabele etmektir. Zengin kalbi ve gönlü tok olan, yardım edebilen ve elindekini paylaşan ve başkalarına verebilendir. Malı çok olup veremeyen ve mala ihtiyaç duyan fakirdir. Zira fakir muhtaç olan demektir. Peygamberimiz (sav) “Kanaat bitmez ve tükenmez bir hazinedir” (Aclunî, Keşfu’l-Hafa, 2:151) buyurmuşlardır.

İnsanın dünyada izzet ve şerefle yaşaması, şahsiyetini, namusunu ve dinini koruması için helal mala ihtiyacı vardır. Hz. Ömer (ra) “Dünyanın şerefi mal ile, ahiretin şerefi Salih amel iledir” demiştir. Peygamberimiz (sav) “Âdemoğlu malım, malım der; ancak onun gerçek malı yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve tasadduk ederek ahirete gönderdiği şeylerdir. Bunların dışında ona fayda verecek malı var mıdır?” (Müslim, Zühd, 3) buyurarak fayda vermeyen malın hakiki mal olmayacağını ifade buyurmuşlardır.

“Bir insanın bedeni sıhhatte, ailesi afiyette, günlük rızkı da yanında bulunduğu halde sabahlamışsa o kimseye sanki bütün dünya verilmiş gibidir” (Buhari, Edebü’l-Müfred, 113; Tirmizi, Zühd, 29; İbn-i Mâce, Zühd, 9) buyuran peygamberimiz (sav) dünyanın nimetlerinin bu gibi değerli şeyler olduğunu haber vermektedir.

Dünyada insan için en hayırlı malı, yani kendisine fayda verecek şeyi bedeni, aklı, zamanı ve malı kullanarak elde ettiği hayırlı amelidir. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı taktirde bu fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme!” diyerek ebedi hayatta fayda vermeyecek ve özellikle vebal olacak olan malın değersizliğini ifade etmiştir. Zira peygamberimiz (sav) “Mü’min ölünce onu üç şey takip eder. Ailesi, malı ve ameli… Ailesi ve malı kabirden geri döner ancak ameli onunla kalır” (Buhari, Rikak, 42; Müslim, Zühd, 1) buyurarak insana lazım olan malı ile kazandığı ameli olduğunu belirtmiştir.

İnsan için en büyük nimet hidayettir. Bu nedenle peygamberimiz (sav) “İslam hidayeti nasip edilen ve yeterli kadar maişeti olup buna kanaat edene ne mutlu! O kimse gerçekten kurtuluşa ermiştir” (Buhari, Zekât, 50; Müslim, Zekât, 124; Tirmizi, Zühd, 35; Muvatta, Sadaka, 7) buyurmuşlardır.

Peygamberimiz (sav) “İnsanın dünyada mal ve dünyalık olarak hakkı üç şeydir. Birincisi ikamet edeceği evi, ikincisi avretini örteceği elbisesi, üçüncüsü de karnını doyuracağı katıksız bir ekmek ve sudur.” (Tirmizi, Zühd, 30) Hayatın devamı için gereken temel gıda ve ihtiyaçlar bunlardır. Bunlara sahip olan bir kişinin şikâyete hakkı yoktur. Bunların dışında elde edilen her şey fazladan gelecek olan ve fazl-ı ilahi olan nimetlerdir.

Allah’ın verdiği hayatı ve ömrü değerlendirmek gerekir. Her gün üzerine farz olan vazifeleri yapan zarar ve ziyan etmemiş olur. Farz olan görevlerle beraber nafile ve hayırdan yaptığı işleri onun karı sayılır. Peygamberimiz (sav) “İki günü eşit olan aldanmıştır” (Acluni, Keşfu’l-Hafa, 2:233) buyurarak zarar ettiğini ifade etmiştir.

Yüce Allah insana verdiği en önemli sermaye ömürdür. Kıyamet gününde yüce Allah “Altmış yaşındakiler nerede?” diye nida eder. Nitekim altmış yaş yüce Allah’ın “Sizi öğüt alanın öğüt alacağı kadar sizi yaşatmadık mı?” (Fatır, 35:37) buyurduğu yaştır. (Taberani, Mu’cemu’l-Kebir, 11:177-178; Heysemi, Mecmau’z-Zevâid, 7:97) İnsan 40 yaşında olgun ekin gibidir. 50 yaşında hayatın muhasebesini zararını ve karını düşüneceği yaştır. 60 yaşında ise artık hiçbir özrü kalmamıştır. 70 yaşına gelince artık “kendinizi ölülerden sayın” denilen yaştır. Peygamberimiz (sav) “Yüce Allah saçını sakalını namaz kılarak ağartan kuluna kabirde ve ahirette azap etmekten haya eder” buyurmuşlardır.

Etiketler: AfiyetAhiretDünyaKabirMalSıhhatTakvaZühd
M.Ali KAYA

M.Ali KAYA

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EN ÇOK PAYLAŞILANLAR

HÜRRİYET NEDİR?

SİYASAL İSLAM NEDİR?

Hz. HÜSEYİN’İN HÜRRİYET ve HUKUK MÜCADELESİ

ÜRETİMİN GÜCÜ

HÜRRİYET VE DEMOKRASİ İSTEMEYENLER

HÜRRİYET-İ ŞER’Î

YAZI ARŞİVİ

Copyright © 2021 - Her hakkı saklıdır

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Kitaplarım
  • Sunumlarım
  • Hürriyet
  • Hukuk
  • İktisat

Hoşgeldiniz

Hesabınıza Giriş Yapın

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluştur

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm Alanları Doldurun Giriş

Şifrenizi geri alın

Lütfen şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş