M. Ali KAYA
İktisadın bir “İlim” olarak doğuşu Adam Smith’in “Milletlerin Zenginliği” kitabını yazması iledir. Adam Smith’in bu kitabından tam kırk yıl sonra David Racardo, Thomas Robert Maltus ve Jhon Stuart Mill gibi politik iktisatçılar iktisadı yeniden yorumlayarak iktisat ilmine büyük katkılar sağlamışlardır.
İktisat konusunda bilmemiz gereken temel ilkeler şunlardır:
1. Yönetim iktisadi faaliyetleri kendi çıkarına yönlendirmekten ne kadar uzak dururlarsa toplum o derece iktisadi bakımdan hür ve zengin olur; refah o denli artar. Uzun vadede hazineye daha çok gelir olarak döner.
2. Toplum iktisadi bakımdan kendi haline bırakılırsa çözülüp dağılmaz, kargaşaya sürüklenmez. “Hürriyette ve Allah’ın takdir ettiği her işte hayır vardır.” Zira insanı ve kâinatı yaratan Allah hayatı verdiği gibi hayatın devamı için gereken rızkı da O veriyor. Kâinatın tüm yönetimi, idaresi, terbiyesi Ona aittir. Sinekten balığa, anne karnındaki yavrudan tüm insanlara bütün varlıkların rızkını veren ve ihtiyaçlarını karşılayan, kıştan sonra erzak vagonu hükmünde baharı getiren Allah’tır. Ve Allah âdil-i mutlaktır. İnsanın ve toplumu idare edecek olanların görevi üretime ve tüketime müdahale etmek değil; üretim, bölüşüm ve dağıtımda adaleti sağlamaya çalışmaktır.
3. Aile gibi küçük topluluklarda duygusal bir birliktelik vardır. Karşılıklı sevgi, saygı ve duygu birliği ile bu birlikteliği devam ettirirler. Ancak toplumun genelinde, farklı insanlar ve gruplar arasında karşılıklı duygu ve sevgi birliğinden ziyade ilişkiler ve birliktelikler çıkar ve fayda amacına dayanır. Bu da insanların ihtiyaçlarını karşılama ihtiyacından kaynaklanır. Karşılıklı çıkarların dengelenmesinden de bir düzen meydana gelir.
4. Sosyal hayatta herkesin herkese karşı bir menfaat ilişkisi vardır. Bu ilişkilerin dengeli sürdürülebilmesi için adalet ve hukuk mekanizmasına ihtiyaç vardır. Zira insanlarda bulunan mal biriktirme ve menfaat temini hissi birbirlerinin boğazını sıkacak derecede menfaat çatışmasına sebep olur. Şayet bir adalet kurumu olmazsa toplum yıkıma sürüklenir.
5. Mülkiyet, hukuk ve hürriyet arasına doğrudan bir ilişki vardır. Zira mülkiyet hürriyetin en büyük dayanağıdır. Çünkü bireyin mülkiyet hakkı olmazsa bir başkasına bağımlı olmaktan kurtulamaz. Başkasına bağımlı olan ise hür olamaz. Toplumda barışı sağlamanın yolu ise adaletten geçer. Adalet ve hukukun üstünlüğünün olmadığı yerde barış değil, savaş vardır.