M. Ali KAYA
İnsanlar toplum içinde yaşadıkları ve toplumun da yardımlaşma ile devam ettiği gerçeğinden yola çıktığımız zaman yardımlaşmanın önemi kendiliğinden ortaya çıkar. Yardımlaşma gerek ailede gerekse toplumun tüm kesimlerinde hayatı kolaylaştırır, insanlar arasında güveni ve sevgiyi artırır ve birliği ve beraberliği sağlar.
Toplumda fakir ve yardıma muhtaç olanlar her zaman vardır. Çünkü toplum zengin ve fakir olmak üzere iki tabakadan oluşur. Fakirden zengine saygı ve hürmet, zenginden fakire merhamet ve ihsan olmazsa her iki tabaka devamlı bir çatışma içinde olur. Bu çatışma tarih boyunca ihtilal ve isyanları beslemiştir. Zengin ve fakir arasındaki uçurumu kapatacak ve iki tabakayı birbirine yaklaştıracak olan “Yardımlaşma” prensibidir.
Kâinatta varlıklar arasında büyük bir yardımlaşma ve dayanışma hâkimdir. Bu yardımlaşma kanunu ile güneş, hava, su, toprak hayata menşe olmaktadır. Bitkiler hayvanların yardımına, hayvanlar insanların yardımına koşarken, atomlardan yıldızlara kadar topyekûn kâinat yardımlaşma kanunu ile varlıklarını devam ettirmekte ve hayatın devamına sebep olmaktadır. “Hayat bir mücadele” olsaydı güçlüler zayıfları ezer ve yok ederdi. O zaman da hayat devam etmezdi. Hâlbuki varlık içinde en zayıftan tutun en güçlüye kadar herkesin birbirlerine yardımlarına ihtiyaç vardır. Bir fabrikada en küçük vida ve çarktan tutun, en büyük makineye kadar bütün çark ve makinelerin uyumlu çalışması ile fabrika verimli çalışabilir. En küçük ve zayıf bir çarkın çalışmaması bütün fabrikayı âtıl hale getirir. Aynı şekilde bir vücudun azaları ahenkli bir bütünlük içinde sağlıklı bir hayatı devam ettirebilir. Bütün bunlar kâinattaki ve varlıklar arasındaki yardımlaşma kanununun ne derece geçerli olduğunu göstermeye yeterlidir.
Kâinatta ve varlıklar arasındaki yardımlaşmanın toplumu oluşturan insanlar arasındaki yardımlaşmaya örnek olmalıdır. Yüce Allah kâinattaki bu yardımlaşma kanununa uyum sağlamaları için insanlara “Zekât vermelerini” (Bakara, 2:271.) emretmiştir. Zengin olanlar gelirlerinin kırkta birini, yüzde iki buçuğunu fakir ve muhtaçlara yardım amacı ile vermesi dinimizde farzdır.
Yardımlaşmanın iyilik yapmada ve kötülüklerden sakınma konusunda olması gerektiğini belirleyen yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta birbirinize yardım etmeyin” (Maide, 5:2.) emreder.
Peygamberimiz (sav) “İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, 1:348.) buyurur. Atalarımız da peygamberimizin (sav) “Veren el alan elden üstündür” (Nesai, Zekât, 51.) hadisini kendilerine rehber edinmişlerdir. Bu göstermektedir ki, insanlara faydalı olan ve ihtiyaçlarını karşılayan kişiler saygı ve sevgi görürler. Aralarında ülfet ve sevgi başlar. Düşmanlık, kin, haset gibi kötü duygular ortadan kalkar.
Yardımlaşmanın özünde fedakârlık vardır. Maldan sevgiye kadar her şeyin paylaşımı ve verilmesi söz konusudur. Bu bazen mecburi olsa da genellikle isteğe ve gönül rızasına bağlıdır. Yardımlaşma iyilik yapmanın en güzel yoludur. “Güler yüz gösterme dâhil her yapılan iyilik bir nevi sadakadır.” (İmam Nevevî, Riyazu’s-Sâlihîn, 1:167.)
Yardımlaşma Allah için olmalıdır. Her şeyden önce bir beklenti içinde olmadan ve Allah rızası dışında bir amaç gözetmeden yapılan yardımlar samimi olduğu için Allah tarafından kabul edilir. Buna dinde ihlâs adı verilmektedir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Malınızdan hayır için ne harcarsanız bu kendi menfaatiniz içindir. Sizler Allah rızasını gözeterek ne verirseniz size onun karşılığı verilir ve asla haksızlığa uğramazsınız” (Bakara, 2:272.)
Yardım edecek olanlar elbette zengin ve muhtaç olmayanlardır. Bu onlara Allah’ın yüklediği bir sorumluluktur. Dolayısıyla ibadet olarak yapılması için Allah’ın emri olan “Zekât” namına yapılmalıdır. Bu ibadetin kabul edilmesi için ise gerçekten muhtaç olanların aranıp bulunması gerekir. Yüce Allah bu hususu da Kur’ân-ı Kerimde şöyle ifade eder: “Yardımlarınızı öyle insanlara veriniz ki onlar Allah yolunda çalışırlar, kazanç peşinde koşmaya zamanları yoktur. Dilenmekten çekindikleri için de tanınmaz ve bilinmezler. İnsanlar onları zengin zannederler. Onlar iffetlerinden dolayı insanlardan bir şey de isteyemezler. Mallarınızdan ne harcarsanız muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir ve size layık olduğunuz mükâfatı verir.” (Bakara, 2:273.)
Bir diğer husus da yardım edilirken insanların kullanmadıkları işe yaramayan şeyleri yardım amacı ile vermemektir. Yüce Allah bu konuda da “Yardımlarınızı helal ve iyisinden veriniz. Sizin gözden çıkardığınız değersiz ve bayağı şeyleri yardım amacı ile başkalarına vermeye kalkışmayınız. Biliniz ki, Allah sizin yardımlarınıza muhtaç değildir. Bununla Allah sizi denemek ve nefislerinizi cimrilikten kurtarmak istiyor” (Bakara, 2:267.) buyurarak izah eder. Bir diğer husus da yardımların insanlara gösteriş amacı ile verilmemesi ve başa kakmak sureti ile verilen insanı minnet altında bırakmamaktır. (Bakara, 2: 264.) Bir diğer husus da yardımın gizli yapılmasıdır. Zekât dışında yapılacak yardımların gizli yapılması daha uygundur.
Peygamberimiz (sav) “Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek şekilde yardım edenlerin ahirette arşın gölgesine alınarak mahşerdeki sıkıntılardan kurtulacaklarını müjdelemiştir. (Prof. Kâmil Miras, Tecrid-i Sarih, 2:620.) Yardımların zamanında ve gizli yapılması Allah rızasına daha uygundur. (Bakara, 2: 271.)
Yardıma muhtaç olan kişinin de dikkat etmesi gereken hususlar vardır. Bunlar da “ihtiyaçtan fazlasını istememek ve almamak, yapılan yardımdan memnun olmak, yardımı yardımsever olan ve verebilecek olandan istemektir.” Cimri ve başa kakıcıdan yardım talebinde bulunmak ahmaklık olarak isimlendirilmiştir. Şurası bir gerçektir ki “Halden anlamayan dilden anlamaz.” Bir diğer önemli husus da yardım edene teşekkür ve etmek gerekir. Peygamberimiz (sav) bu konuda şöyle buyurmuşlardır: “İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmez.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, 4:278.) Yapılan iyiliği başa kakmak ve iyiliğin karşılığını beklemek ne derece çirkin ise, iyilik gördüğümüz ve yardımını kabul ettiğimiz insanlara teşekkür etmemek de o derce kaba ve çirkindir.
Bu sayılan hususlara dikkat edilerek yapılan yardımlar ve karşılıklı yardımlaşmalar toplumda sevgi ve saygıyı artırır. Birlik ve beraberliği temin eder.